27 Aralık 2007 Perşembe

Cari açık 2008'de borsa için ne kadar riskli ?

Cari açıkla sıcak para girişinin seviyesi birbirleriyle çok ilgilidir.Kurların gerilemesi cari açığı artırıcı yönde etkisini,sıcak para girişi nötrlemektedir.Yani cari açık,sıcak para girişi ile finanse edilemezse,bir tehlikenin varlığına işaret edilebilir.Elbette bu esnada özelleştirmeler ve MB döviz rezervi,sıcak para girişinin yavaşlamasına bir süreliğine telafi edici etkisi devreye girecektir.

Önümüzdeki bir yıllık süreçte Vakıflar Bankası,Pektim ,Halka Bankası,Otoyol özelleştirmeleri ve MB’nın döviz rezervleri nazara alındığında ,cari açıktan veya sıcak para girişinin yavaşlamasından kaynaklanacak bir tehlikenin varlığından söz edilemez.

Sıcak para girişi ,MB rezervlerine ve özelleştirmelere rağmen tersine dönerse,borsanın oldukça derin etkilenebileceğini göz önünde tutmak gerek.

Ancak cari açıkın orta vadede çok büyük bir risk olduğu aşikardır.

"2008'de en büyük tehdit cari açık olacak"

Ankara Organize Tekstil Sanayi Sitesi (ANTEKS) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Süreyya Kayıhan, cari açık konusunda alınacak tedbirlerin geçici ve günlük değil, orta ve uzun vadeli bir sanayi politikasının parçası olması gerektiğini belirterek, "2008’de en büyük tehdit cari açık olacak" dedi.

Kayıhan, yaptığı yazılı açıklamada, değerli YTL ve güçlü iç talep karşısında cari açığın yüksek kalmasının kaçınılmaz olduğunu ifade etti.

Mikro reformlar uygulanmadan, üretim yapısında dönüşüm yaşanmadan cari açığın düşürülmesinin pek mümkün görünmediğini belirten Kayıhan, şunları kaydetti:

"2008’de en büyük tehdit cari açık olacak. Hedefler, cari açığın azaltılması olarak belirleniyor, ancak konuşulan önlemler esas olarak cari açığın en büyük parçası olan dış ticaret açığını azaltmaya yönelik.

Dış açığı azaltmaya yönelik önlemlerin yapısal bir niteliği var ve pozitif bir gelişme olabilir. Fakat bunu mutlaka geliştirmek, orta ve uzun vadeli bir stratejiye dönüştürmek gerekiyor.

Cari açık konusunda alınan tedbirlerin geçici ve günlük değil, orta ve uzun vadeli bir sanayi politikasının parçası olması hayati öneme sahip.

Üretim ve yatırım kararları ancak o zaman çarpıcı bir değişim içine girebilecektir. Aksi takdirde alınan önlemler aspirin almaya benzer.

Halbuki sorunun kalıcı çözümü için bizim ameliyat olmaya ihtiyacımız var."

2008’de Yatırımcı Davranışları

Makro ekonominin genel bir analizini yaptıktan sonra,küresel sermaye hareketleri ışığında yatırımcıların 2008 yılında nasıl bir yatırım portföyü oluşturması gerektiği konusunu inceleyeceğiz.

TÜRKİYE ekonomisi yeni yıla tedirgin giriyor. 2007 yılının son ayında açıklanan rakamlar, 2008’in ekonomi açısından kritik bir yıl olacağı şeklinde yorumlanıyor.

2007’nin sonuna doğru büyüme hızındaki yavaşlama, enflasyondaki yükseliş, işsizlik oranının bir türlü düşürülememesi ve cari işlemler açığının büyümesi olumsuz gelişmeler olarak gösteriliyor. 2008 öncesinde ekonomik göstergelere de yansıyan bu durgunluk, piyasaları tedirgin ediyor.

ABD kaynaklı mortgage kredisi krizinden sonra Türkiye’de 105 milyar dolar civarındaki sıcak paranın 5 milyar dolarının çıkış yapması, 2008 yılında da devam eder mi ? sorusunu gündeme getiriyor.

Olumsuz gelişmeler yanında ülkemizde makro anlamda çok önemli gelişmeler olduğu da muhakkak.Yani her şey mutlak olarak siyah ve beyaz değil.İç ve dış borçlar,bütçe açığı ve cari açık hızla artarken,özelleştirmelerde başarılar sağlandı. Büyük şehirlerimiz modern bir yapıya kavuştu,ulaşım nispi olarak çözüldü. Artı ve eksileri ve dış gelişmeleri hep beraber inceleyerek,2008'de yatırımcının nasıl kazançlı çıkacağının yol haritasını inceleyeceğiz.

FAİZİN EN YÜKSEK OLDUĞU ÜLKELER FAİZ ORANI

TÜRKİYE 15.75
İZLANDA 11.25
BREZİLYA 11
GÜNEY AFRİKA 11
SRİ LANKA 10.5
KOLOMBİYA 9.5
SIRBİSTAN 9.5
MISIR 8.75
YENİ ZELANDA 8.25
ENDOZNEZYA 8.0


Dünyanın en yüksek faizini verdiğimiz müddetçe herhangi bir ekonomik kriz olmaz,olsa olsa dalgalanmalar olur.

imkb Baskani Erkan:"vergi Muafiyeti Haksizlik Yaratiyor"

Imkb Baskani Erkan, Yabanciya Vergi Muafiyetinin Haksizlik Yarattigini
Belirtti,

Istanbul Menkul Kiymetler Borsasi (imkb) Baskani Huseyin Erkan, Yabanci
Yatirimcidan Vergi Alinmazken Yerli Yatirimcidan Vergi Alinarak Haksizlik
Yapildigini Soyledi, Imkbnin 23, Yil Donumunde, Ntv/cnbc-e Ortak Yayinina
Katilan Erkan, Yerli-yabanci Tum Yatirimcilara Esit Davranilmasi Gerektigini
Kaydetti,

Erkan, Borsada Tahtasi Kapali Olan Hisseler Icin, Sermaye Piyasasi Kurulu
Ve Tasarruf Mevduati Sigorta Fonunun Calisma Yuruttugunu Soyledi, Erkan,
Kapali Hisseler Icin Olumlu Adimlar Atilacagina Inandiklarini Vurguladi,

Turk Telekomun Yuzde 15inin 2008de Halka Arz Edilecek Olmasini Olumlu
Bulan Erkan, Yeni Donemde Halka Arzlarin Artirilmasi Icin Calismalarini
Ogunlastiracaklarini Vurguladi, Imkb Baskani, Borsanin Mevcut Yapisiyla
Ozellestirilmesinin Mumkun Olmadigini Kaydetti,

Imkbdeki Yuzde 72lik Yabanci Payinin Aldatici Oldugunu Vurgulayan Erkan,
Bu Oranin Sirketlerin Sadece Borsada Islem Goren Hisselerini Kapsadigini
Belirtti, Erkan, Islami Fonlardan Pay Almak Istediklerini De Soyledi

Piyasalarda korkunun yerini coşku alıyor

Merrill Lynch, Morgan Stanley Bear Sterns ve Citibank gibi bazı dev finansal kuruluşların, konut kredisi kaynaklı sorunlar nedeniyle bilançolarında ciddi zararlar yazması sonucu güç durumda kalmasının ardından, uzak doğulu ve orta doğulu bazı büyük sermaye gruplarının ve devlet yatırım fonlarının söz konusu şirketlere belli ölçüde ortak olma karşılığında taze kaynak aktarması, bir süredir dalgalı ve yönsüz hareket eden global piyasalara adeta bir yılbaşı hediyesi oldu.

Türkiye’de Kurban Bayramı’nın kutlandığı günlerde global piyasalarda da yukarıdaki bu ortaklık teklifleri ile yeni şirket satın alma ve birleşme haberleri kutlanmaktaydı. Öyle ki ;ABD’de enflasyon rakamlarının beklentilerin üzerinde gelmesi, konut sektörüne ilişkin ekonomik verilerin zayıf çıkması hatta yatırım bankalarının üçüncü çeyrek bilançolarında beklentilerin çok daha üzerinde zarar açıklaması bile global piyasalardaki bu olumlu havayı değiştirmeye yetmedi.

Aslında yılın son haftasına girerken piyasalarda korkunun yerini yeniden coşkunun almaya başlamasında tek başına yukarıdaki haberler etkili değildi. Öncelikle, geçtiğimiz hafta Avrupa Merkez Bankası’nın kredi daralması nedeniyle likidite sıkıntısı çeken piyasalara yaklaşık 500 milyar dolar tutarında likidite sağlaması, bir süredir ortalamalarının oldukça üzerinde seyreden ve yatırımcıları tedirgin eden LIBOR faiz oranlarının hızla gerilemesinde etkili oldu.

Ardından, FED’in önümüzdeki bir ay boyunca düzenleyeceği repo ihaleleri yoluyla bankalara toplam 40 milyar dolar tutarında nakit sağlayacak olması, olumlu beklentileri güçlendirdi. Konut kredisi piyasalarındaki sorunlar nedeniyle geçtiğimiz bir yıl öncesine göre piyasa değerleri yaklaşık yarı yarıya azalan bazı dev finansal kuruluşlara bu noktada gelen ortaklık teklifleri ise global piyasalarda “acaba en kötü geride mi kaldı” değerlendirmelerine neden oldu. Geleneksel yıl sonu canlılığı ve yeni yıl coşkusunun da etkisi ile piyasalar hızla yükselmeyi başardı.

Piyasalarda son dönemde yaşanan hareketliliğin, farklı yorumlamalara açık ekonomik veri ve haber akışından kaynaklandığını ve yatırımcı kanaatinin henüz net bir yönde şekillenmediğini düşünüyoruz. Dev finansal kuruluşların bile konut kredisi piyasasında yaşanan sorunlar nedeniyle ağır hasar alması nedeniyle nispeten daha zayıf ve küçük ölçekli finansal kuruluşların bu çalkantılı dönemde ayakta kalma ihtimalinin düşük olduğuna inanıyoruz. Dolayısıyla, mortgage ve finans piyasalarında yaşanan sorunların global ekonomik büyüme üzerinde ne derece etkili olacağı yönündeki değerlendirmelerin, önümüzdeki dönemde de piyasaların gidişatı üzerinde belirleyici olmaya devam edeceğini tahmin ediyoruz.
Hürriyet

Subprime krizi sonrası hisse avına çıkıyorlar

Garanti'deki hisselerinin yüzde 4'65lik kısmını Doğuş Holding'e satma kararı alan GE yatırım, ABD'de yaşanan kredi krizinin ardından likidite arayışı ile başlayan hisse satışlarının son günlerdeki aktif alıcılarından biri.

Küresel zararı 400 milyar doları bulması beklenen subprime krizi sonrası yaşanan nakit sıkışıklığı sonrası alınan faiz indirim kararları, merkez bankalarının müdahaleleri piyasaları rahatlatmak konusunda işe yaramadı. Üstüne bir de mortgage tahvillerine yapılan yatırımlar şirket bilançolarında derin yaralar açınca, yöneticiler çareyi hisse senetlerini hevesli alıcılara satarak likidite sağlamakta buldu.

Üstelik bu şirketlerin değeri kriz sonrası düşmeye başladığı için hisse senetlerinin fiytaları da ucuzlayınca piyasada yeni bir hisse avı rüzgarı esmeye başladı.

GE de aralarında Asyalı ve Ortadoğulu kimi zaman devlete ait olan fonların bulunduğu bir grup hisse avcısından biri oldu. Son olarak GE, bu hafta içinde ABD'li yatırım bankası Merrill Lynch'in ticari finansman birimine talip olmuştu.

2008'in ilk çeyreklik döneminde tamamlanması beklenen satın almanın GE Capital Commercial Finance'in 260 milyar dolarlık büyüklüğüne 10 milyar dolarlık ek varlık getirmesi bekleniyor. GE'nin tam da Merrill Lynch'den bu alımı yaptıktan kısa bir süre sonra Garanti Bankası hisselerinin bir bölümünü elinden çıkarması ise dikkat çekiyor.

Ortadoğu sermayesi önplanda

Öte yandan hisse satışına gidenler arasında ise ABD'li olduğu kadar Avrupalı bankalar da var. Bu yıl 10 milyar dolar zarar açıklayan UBS, Singapur ve Ortadoğulu yatırım fonlarına 11.5 milyar dolarlık hisse satışına gidecek.

ABD'li Citigroup çareyi Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) devlete ait yatırım fonuna hisse satışına giderek 7.5 milyar dolarlık bir nakit sağlamıştı. Hollanda-Belçika ortaklıklı bankacılık devi Fortis de yüzde 4,18'lik hissesini Çin'in en büyük ikinci sigorta şirketi olan Ping An Insurance'a satmış ve karşılığında 2.7 milyar dolarlık nakite kavuşmuştu. Barclays ise bu temmuzda Singapur'un devlete ait yatırım fonu Temasek'e 2 milyar dolarlık bir hisse satışı yapmıştı.

Citigroup'un 7.5 milyar dolarlık hissesini de Abu Dabi Yatırım Otoritesi (AIA) satın aldı. Asya ve Ortadoğu'daki devlete ait yatırım fonları ve bankalar son bir yıl içinde özellikle de Ağustos krizi sonrasında gelişmiş piyasa şirketlerindeki alımlarında gaza basmış durumda.

Morgan Stanley'nin tahminlerine göre gelişmiş piyasalara ait devlet yatırım fonları bu yıl Avrupa ve ABD finans piyasalarına 37 milyar dolarlık yatırım yaptı. Bu 2006 yılında yapılan yatırımların tam 4 katı bir rakam.
Referans

endeks gün sonu

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB), alıcılı seyrinardından satışlarla geriledi. Açılışta 55800 seviyesinin üzerine çıkan Bileşik Endeks, gelen satışları 55500 üzerinde karşılayarak yeniden 55850 puana yöneldi ve ilk seansı 55746.64 puandan kapattı. Günün ikinci yarısında gelen satışları 55600 civarında karşılayan ve artan alım baskısı ile en yüksek 56023 puanıgören Ulusal 100 Endeksi, seansın ikinci bölümünde Pakistan'da Benazir Butto'nun düzenlenen intihar saldırısında hayatını kaybetmesinin, olumsuz algılanan ABD verileri, Petkim haberi ve yurtdışı piyasalara bağlı olarak yönünü aşağı çevirdi.Bileşik Endeks günü 55233.00 puan ile (%0.25)140.17 puanekside tamamladı. İşlem hacmi ikinci seansta 692.311.406 YTL olurken, toplam hacim 1.090.106.821 YTL olarak gerçekleşti. Dün ABD borsalarında yatay kapanışlar yaşanırken, her yükselen beş hisse senedine karşı altı hissenin düşmesinerağmen, Avrupa borsalarının beklenildiği gibi yükseliş yönünde hareket etmesi İMKB'nin 56000 seviyesine kadarçıkmasına neden oldu. Yurtdışı piyasalara odaklı seyir devam ederken, bugün ABD'de açıklanan dayanıklı mal siparişleri verisinin beklenenin altında artması, Benazir Butto'nun öldürülmesi,ABD vadeli kontratlarda gözlenen düşüş hareketi ve Danıştay'ınPetkim özelleştirmesinde kamu yararı bulunmadığı gerekçesiyleyürütmenin durdurulmasına karar vermesi nedeniyle İMKB'de,gözlenen alıcılı seyrin yerini ikinci seansın ortalarındasatışlara bırakmasına neden oldu. Bu akşam ABD'de açıklanacak tüketici güven endeksi veyarın açıklanacak konut satışları verileri ile yurtdışıpiyasalarda yaşanacak hareketlerin İMKB'nin izleyeceği seyir üzerinde etkili olacağı tahmin ediliyor. Yurtiçinde önemli bir gündem maddesi bulunmazken,gelecek hafta açıklanacak enflasyon verilerinin piyasaüzerinde etkili olması bekleniyor.

Piyasalar yanlış bir trene mi bindi?

“Finansal piyasalardaki en önemli doğrulardan bir tanesi farklı zamanlarda farklı kuralların geçerli olduğudur.” Morgan Stanley’in gelişen piyasalardan sorumlu başkanı Ruchir Sharma piyasalardaki genel döngüyü bu şekilde anlatıyor. Sharma’nın Newsweek’te yayınlanan görüşleri şu şekilde devam ediyor:

İş dünyasında her dönemde sabit standardı tutturabilmek kolay bir iş değildir. Alman İlahiyatçı Dietrich Bonhoeffer’in de söylediği gibi ‘Eğer yanlış trene binmişseniz, trenin koridorları boyunca farklı yöne koşmanızın pek anlamı yoktur.’

Bir süredir sermaye piyasaları kendi başına buyruk hareket ediyor. Örneğin gelişmekte olan piyasalar kendi yasalarını gelişmiş ülklerden bağımsız bir şekilde koymaya çalışıyorlar. Gelişmiş ülkelere bağlı tüm ekonomik değerler tehlike altına girerken, gelişmekte olan ülkelerin bu ülkelerden hızla izole hale gelmesi dengeleri zaman zaman zora sokuyor. Ekonomisi yüzde 35 oranında yüksekte seyreden gelişmekte olan ülkeler, tüm global piyasalardaki kazancın toplam yüzde 10’una sahip. Azımsanamayacak kadar büyük bir rakam.

Uzmanlar piyasalara pesimist yaklaşıyor

Son zamanlarda ortaya çıkan 2008’de olabilecek ani resesyon söylentileri ile birlikte, piyasalara pesimist yaklaşan uzmanlar , geniş çaplı global piyasa ortamına geçişin birçok sorunu da beraberinde getireceğini düşünüyor. Dünya eknomisi ABD ekonomisindeki büyümenin yüzde 2’lik yavaşlama sürecine girdiği son birkaç çeyrekte bile karşı koyma eğilimi içinde olmasına rağmen, önümüzdeki zamanda ABD ve gelişen piyasalar arasındaki ekonomik hareketlerde keskin bir düşüşün yaşanabileceğini de göz ardı etmemeye çalışıyorlar.

Eğer tarih klavuzluk edecek olursa, mevcut global genleşme bir süre daha devam edecek. Dünya ekonomisi zaten son 20-30 yıldır aynı yol üzerinde gidip geliyor. Her on yılın başında yeni bir ekonomik döngü oluşuyor ve yükselen gelgitler denizdeki bütün tekneleri bir süre yukarı kaldırıyor. Mevcut on yılların ortalarına doğru da ülkelerin merkez bankaları para politikalarını sıkı hale getirerek enflasyon patlamalarını engellemeye çalışıyorlar. Bu da yüksek faiz oranlarının bir şekilde finansal krize ve kargaşaya sürüklenmesine yol açıyor. Merkez Bankaları da bu sefer rahatlama eğilimine girerek krizi daha da büyütmemek için var gücüyle uğraşıyor. Sonuçta da ekonomide oluşabilecek balon için uygun zemin hazırlanmış oluyor. Her on ylın sonunda da tüm dengeler alt üst oluyor ve enflasyonun getirmiş olduğu akımlarla Merkez Bankaları kemer sıkma politikasına mecbur kalıyor.

Yanlış bir trene mi bindik?

İçinde bulunduğumuz on yıllık süreçte de, dünyanın en büyük likidite sağlayıcısı ABD Merkez Bankası’nın para politkalarını rahatlatarak gelişmekte olan ülkelerdeki büyüme eğilimini sağlam temellere taşıyor. Bu noktada gözden kaçırılmaması gereken konu şudur ki para politikalarındaki her türlü rahatlatma çabası ABD’den çok gelişmekte olan piyasaların işine yarayacaktır.

Böyle bir senaryo dahilinde, gelişmekte olan piyasalar kaydadeğer bir armağanla ödüllendirilmiş olacaktır. Bu durum da aslında klasik bir döngü olarak değerlendirilebilir. Likiditenin sınırlı imkanlarını çoğaltan bu hareket, büyüme segmentini de daha yükseklere uçuracaktır. Bu noktada kendimize şu soruyu sormalıyız. Acaba yanlış bir trene mi bindik?